• Pts. Eyl 16th, 2024

‘Gurbet’ kavramı artık geçmişte kaldı

ByHaber Merkezi

Eyl 6, 2024

‘Gurbet’ kavramı artık geçmişte kaldı

Tevfik ŞENDÖL / MÜNİH

Almanya’da yaşayan biz Avrupalı Türkler ve Türkiye’den son yıllarda gelen vatandaşlarımız için “gurbet” kavramı artık geçmişte kaldı

Bavyera – Türk İş Forumu Başkanı, Bavyera Entegrasyon Komisyonu Üyesi, Bavyera Am Hart Mahalle Teşkilatı Başkan Yardımcısı, Bavyera Kuzey Münih İlçe Yönetim Kurulu Üyesi, Bavyera Dış ve Güvenlik Politikaları Çalışma Grubu Üyesi, Bavyera Kamu Hizmeti Çalışma Grubu Üyesi, Bavyera Sağlık ve Bakım Politikaları Çalışma Grubu Üyesi Serdar Duran: Almanya’da yaşayan biz Avrupalı Türkler ve Türkiye’den son yıllarda gelen vatandaşlarımız için “gurbet” kavramı artık geçmişte kaldı. Bu topraklar bizim evimiz oldu; burada büyüdük, çalıştık, aile kurduk. Ancak, burada yaşamanın getirdiği bazı zorluklar hâlâ sürüyor. “Olmak ya da olmamak” meselesi, Almanya’da yaşayan bir Türk olarak, sadece kişisel bir varoluş sorgulaması değil; aynı zamanda kimliğimizi koruma, topluma katkıda bulunma ve gelecek nesillere güçlü bir miras bırakma mücadelesidir.
RADYODENIZ DINLEMEK ICIN TIKLAYINIZ
Mevlâna Celâleddin Rûmî’nin “Her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sözü, bu bağlamda bize önemli bir rehber sunuyor. Ancak, Almanya’da, özellikle İslamofobi ve Türkofobi’nin arttığı bu dönemde, bu öğüdü bir adım öteye taşıyarak “olmak istediğin gibi görün” şeklinde yeniden yorumlamak gerekiyor. Bu sadece bir dış görünüş değil; aynı zamanda içten gelen bir duruş ve kimlik bilinci olmalıdır. Bu duruş, geleceğe umutla bakan, girişimci bir ruhla dolu bir neslin inşasında hayati önem taşır.

Almanya’da yaşayan bizler, bir yandan kendi kültürel ve dini değerlerimizi korurken, diğer yandan bu toplumda kabul görmek ve etkili bir rol oynamak için çabalıyoruz. Almanya’da “olmak”, sadece fiziksel bir varlık göstermek değil; kimliğimizi, değerlerimizi ve ideallerimizi bu toplumda sağlam bir şekilde inşa etmek anlamına gelir. Girişimci ruhumuzu canlı tutmak, sadece kendi geleceğimizi değil, aynı zamanda bizden sonraki nesillerin de geleceğini şekillendirecektir. Bu süreçte, olmak istediğimiz kişiyi cesurca inşa etmek ve bu kimliği kararlılıkla yansıtmak gerekir.

Zaman zaman Türk, zaman zaman Müslüman, zaman zaman da göçmen kimliğimizin dışlanmaya çalışıldığı anlarda bile, bu kimliği gururla taşımak ve Alman toplumuna olumlu bir şekilde yansıtmak, hem bireysel hem de toplumsal bir direnç biçimi olarak değerlendirilebilir. Almanya’da “olmak”, kendimizi ve değerlerimizi kaybetmeden, toplumsal baskılara karşı durmak ve bu toplumda saygın bir yer edinmek demektir. Girişimcilik ruhuyla, her gün bu hedeflerimizi ve değerlerimizi somut adımlarla ileri taşımak, sadece bizim için değil, bizden sonra gelen nesiller için de güçlü bir örnek teşkil eder.

Bizim için artık “gurbet” yok; burası bizim de yurdumuz, burada kimliğimizi ve değerlerimizi muhafaza ederek, Almanya’da güçlü ve kendine güvenen bireyler olarak var olma yolunda kararlılıkla ilerlemeliyiz. Ayrıca, gelecek nesiller için sağlam temeller atarak, onların da bu toplumda kendilerini güçlü ve güvenli hissetmelerini sağlamak bizim görevimizdir. Girişimcilik ruhu, bu süreçte en büyük itici gücümüz olmalı; bu ruhla hem bireysel başarılar elde etmeli hem de toplumsal katkılarımızı artırmalıyız. Avrupa’nın başka bir ülkesinde iseniz, sizin için de geçerli bu sözler. 

Sonuç olarak, Almanya’da “olmak ya da olmamak” tamamen bizim elimizde. Kendi kimliğimizi ve değerlerimizi koruyarak, girişimcilik ruhumuzu geliştirerek, bu toplumda kendimize güçlü bir yer edinebiliriz. 
DENIZ TV IZLEMEK ICIN TIKLAYIN
Shakespeare’in ve Mevlâna’nın öğütlerini birleştirerek, Almanya’da kim olmak istediğimizi netleştirmeli ve bu yolda emin adımlarla ilerlemeliyiz. Çünkü Almanya’da “olmak”, sadece fiziksel varlığımızı sürdürmek değil; aynı zamanda kendi kimliğimizi ve değerlerimizi bu toplumda, Bavarya’da, Almanya’da, Avrupa’da onurla temsil etmek ve gelecek nesillere güçlü bir miras bırakmaktır.

Bir cevap yazın