Hollanda yarın sandık başına gidiyor
Selman Aksünger
Göçmen politikalarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle haziran ayında hükümetin düşmesiyle erken seçim kararı alınan Hollanda’da seçmenler 29 Ekim’de parlamento seçimleri için sandık başına gidecek.
Ülkede, son dört hükümetin tamamı görev sürelerini tamamlayamadan erken seçime gitti. Yarınki seçimler öncesinde anketler, aşırı sağcı Özgürlük Partisinin (PVV) seçimi önde götüreceğini ancak hiçbir partinin tek başına hükümet kurmaya yetecek 75 milletvekiline ulaşamayacağını gösteriyor.
Kampanya sürecinde konut krizi, göçmen politikaları ve sağlık sigortası harcamaları, öne çıkan konular arasında yer aldı. Aşırı sağcı partilerin vaatleri ve İsrail’in Gazze’de işlediği soykırımın seçimlere muhtemel etkisi merak edilirken, Hollanda’nın önemli anket şirketi Ipsos I&O’nun kıdemli araştırmacısı Asher van der Schelde, seçim arifesinde AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Son anketler, çok yakın bir yarış olacağını gösteriyor
Son anketlerin partilerin çok yakın oranlarda gittiğini gösterdiğini aktaran Van der Schelde, 25 Ekim’de yayımladıkları son ankette PVV’nin önde olduğunu ancak Yeşil Sol (GroenLinks) ve İşçi Partisi (PvdA) ittifakı ile Demokratlar 66 (D66) partisinin de benzer oranları yakaladığını belirtti.
Van der Schelde, “Bu partilerin hemen arkasında Hristiyan Demokrat Parti (CDA) ve Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) öne çıkıyor. Onlar da hala en büyük parti olabilecek durumda.” dedi.
Irkçı ve İslam düşmanı lider Geert Wilders’ın başını çektiği PVV’nin hükümet kurabilmesinin çok düşük ihtimal olduğunu söyleyen Van der Schelde, “JA21, Çiftçi Vatandaş Hareketi Partisi (BBB) ve Demokrasi Forumu (FvD) dışındaki tüm partiler PVV ile koalisyon kurmaya isteksiz olduklarını söylediler.” diye konuştu.
Van der Schelde, sadece merkez sağ partilerin (VVD/CDA) PVV ile çalışma konusunda fikirlerini değiştirmeleri durumunda PVV’nin bir sonraki hükümette yer alma şansı olduğunu kaydederek, “Ama bu şu anda çok düşük ihtimal görünüyor.” diye konuştu.
VVD’nin CDA, JA21 ve D66 ile “merkez sağ” bir koalisyon hedeflediğini dile getiren Van der Schelde, “VVD, GL-PvdA ile çalışma konusunda çok şüpheci, bunu yapmaktan kaçınmak istiyor.” ifadesini kullandı.
Van der Schelde, bu olası koalisyonun anketlerde henüz çoğunluğu olmadığını belirterek, “Son günlerde PVV seçmenleri, VVD ve JA21’e akış gösterirse 76 sandalyeye ulaşabilirler.” şeklinde konuştu.

Merkez partileri ağırlıklı koalisyon seçeneği
D66’nın ise JA21 ile çalışmaktan memnun olmadığını aktaran Van der Schelde, “D66’nın önerisi, GL-PvdA, CDA ve VVD ile merkez partileri ağırlıklı bir koalisyon kurulması. Bu koalisyon senaryosunun gerçekleşmesi durumunda geniş bir çoğunluğu var (81 sandalye).” dedi.
Van der Schelde, sol ağırlıklı ittifak olan GL-PvdA’nın da merkez partiler ağırlıklı bu koalisyon senaryosuna olumlu baktığını ancak VVD ile yönetmemeyi tercih edeceklerini söyleyerek, “Örneğin Volt ve Sosyalist Parti (SP) gibi daha küçük solcu partilerle geniş bir yelpazeyi tercih ederler. En büyük sorun VVD’nin GL-PvdA ile çalışmak istememesi ve dolayısıyla (şu anda) bu olasılığı reddetmesi.” dedi.
Bu konuların yanı sıra kampanyanın belirli liderler ve partilerin birlikte çalışma biçimine de oldukça odaklandığının altını çizen Van der Schelde, geçmiş kabinenin çok başarısız, bunun sebebinin de kısmen dört yönetici partinin (Yeni Sosyal Sözleşme Partisi-NSC, BBB, PVV, VVD) baştan itibaren birbirleriyle savaşması olduğunu kaydetti.
Kampanya süreci
Van der Schelde, kampanya sürecine değinerek, “Hem CDA hem de D66 çok daha birleştirici bir mesajla kampanya yürüttü. Bu, seçmenlerde karşılık buldu gibi görünüyor.” diye konuştu.
Solcu/yenilikçi seçmenlerin PVV’nin yeniden en büyük parti olmasını istemediğini belirten Van der Schelde, “Bir süre önce bu seçmenler için GL-PvdA’ya oy vermek mantıklıydı çünkü anketlerde açık ara en büyük yenilikçi partiydi. Ancak şimdi D66 da aynı oranlara ulaştı. Bu durum, stratejik oy kullanan yenilikçi seçmenlerin D66’ya da geçebileceği anlamına geliyor.” ifadelerini kullandı.
Van der Schelde, kampanya sürecinde genel olarak liderlerin popülaritesinin de oldukça önemli olduğuna işaret ederek, “Hem Henri Bontenbal (CDA) hem de Rob Jetten (D66) şu anda popüler, bu da onlara Dilan Yeşilgöz (VVD), Wilders (PVV) ve Frans Timmermans (GL-PvdA) gibi daha az popüler liderlere karşı avantaj sağlayabilir.” şeklinde konuştu.
Konut krizi en önemli konu
Kampanyada en önemli konuların neler olduğuna dair soruya Van der Schelde, seçmenlere en çok hangi konuyu önemsedikleri sorulduğunda konut konusunun ilk sırada geldiğini aktardı.
Van der Schelde, “Birçok parti bu konuda kampanya yürütmeye çalıştı ancak seçmenler bu konuyu tek bir partinin odağında değil, partiler üstü bir mesele olarak görüyor. Ayrıca göçmen/iltica konusu hala önemli.” dedi.
Göçmen meselesi seçmenlerin yüzde 36’sı için en önemli konu
Ipsos I&O’nun verilerine göre, konut sorunu seçmenlerin yüzde 50’si için en önemli konu olarak öne çıkarken, bu konuda GL-PvdA yüzde 13 ve D66 yüzde 13 ile en güvenilir partiler olarak görülüyor.
Göçmen meselesi seçmenlerin yüzde 36’sı için en önemli konu olurken, bu konuda PVV yüzde 49 ve JA21 yüzde 10 ile güvenilir bulunuyor.
Sağlık harcamaları konusu seçmenlerin yüzde 28’i için öncelikli olurken, GL-PvdA yüzde 14 ve PVV yüzde 10 ile bu konuda öne çıkıyor.
Çevre konusu seçmenlerin yüzde 19’u için önemli olurken, GL-PvdA yüzde 33, PvdD yüzde 18 ile bu alanda güvenilir görülüyor.
Güvenlik konusu ise seçmenlerin yüzde 17’si için öncelikli olup, PVV yüzde 23 ve VVD yüzde 18 ile bu konuda güvenilir partiler olarak değerlendiriliyor.
Ülkede farklı şirketlerin son anketlerine göre, partilerin oy oranları şu şekilde:
PVV yüzde 17/18, GL-PvdA yüzde 15, D66 yüzde 11/14, CDA yüzde 13, VVD yüzde 10/12 ve JA21 yüzde 8.
Hollanda’da 22 Kasım 2023’te yapılan genel seçimlerden 223 gün sonra ırkçı ve İslam düşmanı lider Geert Wilders’ın ilk günden itibaren tek seçenek olduğunu söylediği aşırı sağ-merkez sağ koalisyon hükümeti, Haziran 2024’te Wilders’ın partisinin hükümetten çekilmesiyle düşerek erken seçim kararı almıştı.
NL
Nederland gaat morgen naar de stembus
Na de val van de regering in juni vanwege meningsverschillen over het migratiebeleid, gaan de Nederlanders op 29 oktober opnieuw naar de stembus voor vervroegde parlementsverkiezingen.
De afgelopen vier kabinetten hebben hun termijn niet kunnen volmaken en leidden allemaal tot vervroegde verkiezingen. Volgens de laatste peilingen ligt de Partij voor de Vrijheid (PVV) van Geert Wilders op kop, maar geen enkele partij lijkt de benodigde 75 zetels te behalen om zelfstandig een regering te vormen.
Tijdens de campagne stonden thema’s als de woningcrisis, het migratiebeleid en de zorgkosten centraal. Ook de invloed van de oorlog in Gaza en de standpunten van radicaal-rechtse partijen werden veel besproken.
Volgens Asher van der Schelde, senior onderzoeker bij het bureau Ipsos I&O, wijst de laatste peiling van 25 oktober op een zeer spannende race. De PVV staat weliswaar bovenaan, maar GroenLinks-PvdA en D66 volgen op korte afstand.
Van der Schelde lichtte toe:
“Achter deze partijen volgen het CDA en de VVD. Ook zij maken nog kans om de grootste te worden.”
Hoewel Geert Wilders’ PVV in de peilingen goed scoort, acht Van der Schelde de kans klein dat de partij zal kunnen regeren:
“Alle partijen, behalve JA21, BBB en FvD, hebben uitgesloten met de PVV te willen samenwerken.”
Alleen als de centrumrechtse partijen VVD of CDA van standpunt zouden veranderen, zou Wilders’ partij een kans maken om deel uit te maken van de volgende coalitie – maar volgens Van der Schelde lijkt dat “momenteel zeer onwaarschijnlijk”.
De VVD zou mikken op een centrumrechtse coalitie met CDA, JA21 en D66, maar is erg terughoudend om met GroenLinks-PvdA samen te werken.
Een dergelijke coalitie heeft echter nog geen meerderheid in de peilingen. “Als PVV-kiezers in de laatste dagen overstappen naar VVD of JA21, zouden ze samen 76 zetels kunnen halen,” aldus Van der Schelde.
Aan de andere kant ziet D66 liever een “centrumcoalitie” met GroenLinks-PvdA, CDA en VVD. Dat scenario zou volgens de peilingen een ruime meerderheid (81 zetels) opleveren.
GroenLinks-PvdA staat ook open voor samenwerking met deze centrumgerichte partijen, maar werkt liever niet met de VVD. In dat geval zouden ze een bredere coalitie met kleinere linkse partijen zoals Volt en de SP kunnen overwegen.
De campagne concentreerde zich volgens Van der Schelde sterk op de samenwerking tussen partijleiders. Hij noemde het vorige kabinet “zeer onsuccesvol”, deels omdat de vier deelnemende partijen (NSC, BBB, PVV, VVD) vanaf het begin veel onderlinge conflicten hadden.
CDA-leider Henri Bontenbal en D66-leider Rob Jetten hebben volgens Van der Schelde een meer verbindende toon aangeslagen, wat goed lijkt aan te slaan bij kiezers.
Ook de populariteit van de partijleiders speelt een grote rol:
“Bontenbal en Jetten zijn momenteel populairder dan Dilan Yeşilgöz (VVD), Wilders (PVV) en Frans Timmermans (GroenLinks-PvdA). Dat kan hun partijen voordeel opleveren.”
Belangrijkste verkiezingsthema’s
Uit de peilingen blijkt dat huisvesting het belangrijkste thema is voor kiezers (50%). Op dit onderwerp worden GroenLinks-PvdA (13%) en D66 (13%) als het meest betrouwbaar gezien.
Het migratievraagstuk is voor 36% van de kiezers het belangrijkste thema. Hier scoren PVV (49%) en JA21 (10%) het hoogst qua vertrouwen.
Zorguitgaven zijn voor 28% van de kiezers prioriteit; GroenLinks-PvdA (14%) en PVV (10%) worden het meest geloofwaardig gevonden.
Op het gebied van klimaat en milieu vinden 19% van de kiezers dit belangrijk; GroenLinks-PvdA (33%) en Partij voor de Dieren (18%) hebben daar de meeste steun.
Wat veiligheid betreft, dat voor 17% van de kiezers prioriteit heeft, worden PVV (23%) en VVD (18%) als de meest betrouwbare partijen beschouwd.
Laatste peilingen
Volgens verschillende onderzoeksbureaus liggen de verwachte stempercentages momenteel als volgt:
PVV: 17–18%
GroenLinks-PvdA: 15%
D66: 11–14%
CDA: 13%
VVD: 10–12%
JA21: 8%
De verkiezingen volgen 223 dagen na de vorige stembusgang van 22 november 2023. Toen viel het kabinet in juni 2024, nadat Geert Wilders’ PVV zich terugtrok uit de coalitie die hij zelf vanaf de eerste dag als “de enige optie” had bestempeld.

