Açiklamada, Kuyt’un su anda Hollanda Üçüncü Ligi’nden (Derde Divisie) Quick Boys takiminin yardimci antrenörü oldugu belirtilirken UEFA A Antrenör Kursu’nda egitim gördügü kaydedildi.
Yeni sezonu sabirsizlikla bekledigini ve çok istekli oldugunu ifade eden tecrübeli oyuncu Kuyt, genç takimin kulübün can damari oldugunu aktararak, “Farkli seçenekler vardi fakat 19 yas alti takimini çalistiracak olmak bana en iyi hissi verdi. Kalitemi ve tecrübelerimi onlara aktarabilecegime inaniyorum.” ifadelerini kullandi.
2015-2016 sezonu öncesi Feyenoord ile sözlesme imzalayarak ülkesine döndükten sonra Rotterdam ekibinin 18 yil sonra lig sampiyonluguna ulasmasinda önemli rol oynayan 37 yasindaki Kuyt, 19 yillik profesyonel kariyerini geçen sene noktalamisti.
Bir dönem giydigi Fenerbahçe formasi ile 95’i lig olmak üzere tüm kulvarlarda 130 maça çikan deneyimli futbolcu, rakip fileleri 37 kez havalandirdi.
MAASTUNEL DE CALISMALAR YOGUN SEKiLDE DEVAM EDiYOR
Özcan Özbay (Özel Haber)
Rotterdam in simgesel alt gecitlerinden biri olan ve 1942 yilinda hizmete acilan Maastunel de tamir ve bakim calismalari yogun sekilde devam ediyor.
Kuruldugu 1942 yilindan bu yana bir cok projeye ornek olan ve Rotterdam trafigini buyuk olcude rahatlatan Maastunel 3 haziran 2017 yilinda genis capli bakim ve onarima alindigindan sonra Rotterdam in baglanti yollarinda ki trafik sikisikligi ulkede suruculere illallah dedirtti.
3 Haziranda baslayan tamir ve bakim calismalari hizli sekilde devam ederken Rotterdam belediyesi bu calismaya destek olabilmek adina kampanya da baslatarak belirli zamanlar diliminde tuneli kullanmadigini ispatlayan suruculere 80 euro odul veriyor.
Gectigimiz gunlerde Maastunel deki calismalarin hangi boyutta oldugunu gosteren bir film yayimlayan yetkililer tum calismalarin 2020 yilinda sona erecegini ve Rotterdam trafiginin eskisinden de cok daha rahatlayacagini belirttiler.
Rotterdam da gida sektorundeki Turk asilli isadamlarinin yatirimlarina her gecen gun bir yenisi daha ekleniyor. Rotterdam artik Ziyafet`ine kavustu.
Guney Hollanda nin seckin isimlerinin katildigi acilis torenine Hollandalilarda buyuk ilgi gosterdi.
Acilis torenine siyasilerden de katilim oldu. DENK partisi Lideri ve Milletvekili Tunahan Kuzu, DENK partisi Milletvekili Farid Azarkan, işadamları ile Türk ve Hollandalı davetliler açılışta hazır bulundu.
Davetlilere kendi uretim ozel Ziyafet Restaurant ikramlarindan sunan isletmeci Erdinç Ersoy, Rotterdam’da hiç olmayanı gerçekleştirmek için yola çıktıklarini belirterek “Leziz Türk mutfağının örneklerini odun fırınında isinin ustalari esliginde pişirerek konuklarımıza sunacak olmanin heyecanini yasiyoruz. Ziyafet Restorant’ımizin bugün resmi açılışını yapıyoruz. Misafirlerimiz bundan sonra iş görüşmelerini, aile yemeklerini, dostlarıyla buluşmalarını burada rahatlıkla yapabilecekler. Deneyimli ve uzman personelimizle, ayni anda 90 kişiyi ağırlayabilecek kapasitemiz mevcut. Basta Zuid Rotterdam da olan herkesi mekanimiza bekliyoruz.”dedi.
Acilis seronomisinde kurdale kesen DENK Partisi lideri ve Milletvekili Tunahan Kuzu da bir konusma yaparak “Özellikle Rotterdam’da her geçen gün açılan işyerlerinin sayılarının artması memnuniyet verici. Rotterdam’da yaşayan Türk kökenli işletmeci sayısının artıyor olması, bu kentte yaşayan insanlara istihdam olanağı da sağlayacaktır. Ziyafet’in işletmecisi Erdinç beyi bu cesaretinden ötürü kutluyor, kendilerine bol kazançlar diliyorum. Bu vesileyle 21 Mart tarihinde yapılacak olan seçimlerde sizlerden istirhamım, lütfen oyunuzu kullanın. Vatandaşlık görevinizi yerine getiriniz.” şeklinde konuştu.
Rotterdam’ın, odun fırınında pişirilen yemekleri sunan tek restoranı olma ozelligini de elinde bulunduran Ziyafet Restorant coskulu acilis programinda Hollanda nin sevilen sanatcilarindan Ilkay Yavuz da muzikleri ile geecye ayri bir renk kattilar.
Hollanda Parlamentosu, İsrail’in Orantısız Güç Kullanımını Tartışmayı Reddetti
Hollanda’da, Denk Partisi’nin, İsrail askerinin Gazze Şeridi’nin İsrail sınırında barışçıl gösterilerin başladığı ilk günden beri 17 Filistinliyi şehit etmesinin ve bin 500’den fazla kişiyi yaralamasının en kısa zamanda parlamentoda tartışılması teklifi reddedildi.
Üyelerinin çoğunluğunu Türk ve göçmenlerin oluşturduğu Denk Partisi Meclis Grup Başkanı Tunahan Kuzu’nun, İsrail askerinin bir hafta içerisinde 17 Filistinliyi şehit etmesinin ve bin 500’den fazla kişiyi yaralamasının önemini hatırlatarak, iki hafta sonra planlanan “Orta Doğu barış süreci” başlıklı komisyon toplantısını beklemeden en kısa zamanda tartışılması için parlamentoya verdiği teklif kabul edilmedi.
Kuzu bunun üzerine, sosyal medya hesabından, “Gazze’de kan gölü ve bilinen melodi. Birleşmiş Milletler araştırma istedi, İsrail hükümeti buna karşı çıktı. Hollanda Parlamentosunun çoğunluğu genel oturum istemiyor. Bir sonraki kan gölü bekleniyor. Bize kalırsa hayır! Uluslararası toplum gözlerini kapatmaması lazım. Hollanda elinden geleni yapmalı. Adalet için sert yaptırımlar gerekiyor.” ifadesini paylaştı.
Filistinliler, Toprak Günü’nün 42’nci yıl dönümü kapsamında geçen cuma gününden bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi’nin İsrail sınırında barışçıl gösteriler düzenliyor. ????İsrail askerleri ise sürgün edildikleri topraklarına geri dönmeyi ve 2006’dan beri Gazze’ye uygulanan hukuksuz ablukanın kaldırılmasını talep eden sivil halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açıyor.
Gösterilerin başladığı ilk günden beri 17 Filistinli şehit oldu, bin 500’den fazlası yaralandı.??? ?Filistinliler bu barışçıl gösterilerine altı hafta boyunca devam etmeyi planlıyor.
Toprak Günü nedir?
İsrail, 30 Mart 1976’da ülkenin kuzeyindeki Celile bölgesinde yaşayan İsrail vatandaşı Filistinlilere ait binlerce dönüm araziye el koydu. Bunun üzerine Filistin halkı, bu gasbı protesto etmek için genel greve gitti ve gösteriler düzenledi.?? İsrail polisi gösterilere katılan Filistinlilere ateş açarak 6 kişiyi şehit etti, çok sayıda kişiyi yaraladı.
“Toprak Günü” olarak anılan bu olay, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmanın kaynağı olan toprak konusunda Filistinlilerin gösterdiği direnişin simgesi olarak görülüyor.
Çeşitli temaslar bulunmak için Hollanda’ya gelen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Hollanda’da Avrupa Saadet Partisi Seçim Eğitim Kampı’na katılarak Avrupalı Millî Görüşçülerle bir araya geldi. Eğitim Kampı’nda gurbetçilere seslenen Karamollaoğlu, “Dünya normları, standartları yeniden belirlenmek mecburiyetinde. Ama bu Hakka ve adalete dayalı bir sistem oluşturmadan olmaz ” ifadelerini kullandı
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Almanya’da temaslarının ardından Hollanda’ya geçen Karamollaoğlu, burada IGMG Güney Hollanda Bölge Merkezi ve T.C. Lahey Büyükelçiliğini ziyaret etti.
Ziyaretin ardından Avrupa Saadet Partisi Seçim Eğitim Kampı’na katılan Karamollaoğlu, özellikle Avrupa’da olmak üzere İslam coğrafyasında barış ve huzurun sağlanması için yegâne reçetenin Millî Görüş ve Erbakan çizgisinde olduğunun mesajını verdi.
Eğitim kampında partililere seslenen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Biz sadece ülkemize değil sadece İslam âlemine veya geri kalmış ülkelere değil, bugün gelişmiş kabul edilen ülkelere de kendi prensiplerimizi anlatacağız. Dünyanın huzur ve barışa ancak bu temel ilkeler etrafında kavuşabileceğini anlatmak mecburiyetindeyiz. Dünya bir kaosa sürükleniyor. Çatışmalar giderek her yerde artış gösteriyor. Ülkeler her gün kısır çekişmeler neticesinde, başkalarına zarar verse de kendi çıkarına olan aşırı grupları destekler anlayışına sahip olmaya başladı. Avrupa Millî Görüş teşkilatlarımız 1960 yılı başlarından itibaren Avrupa’ya gelen insanlarımızın bugün geldiği nokta çok farklı. Aslında 1960’lı yıllarda barış ve huzur vardı. Bu ülkelerin harp neticesinde yıkılan alt yapısı ve üst yapısının da inşa edilmesine ihtiyaç vardı. Harplerde kaybedilen 65 milyon nüfus sebebiyle bu ülkeleri ayağa kaldıracak bir güç yoktu. Bu nedenle bizim gibi ülkelerde iş bulamayan insanlara kapılarını açtılar. Başlangıçta buraya gelen insanlarımız kısa bir süre kazanç sağladıktan sonra döneriz diye düşündüler. Ama buraya gelenlerin büyük bir kısmı, aileleriyle birlikte yerleştiler ve huzur içinde yaşamaya başladılar. Son zamanlarda dünyada meydana gelen birtakım değişiklikler sebebiyle ülkeler huzursuzluk ortamına itilmeye başlandı. Bu sadece sizlere karşı yürütülen bir kampanyadan dolayı kaynaklanmıyor. Farkına varmadan kendi ayaklarına da sıkıyorlar” dedi.
“Dünya artık küçüldü eski dünya artık yok. Ulaşım hızlandı, iletişim çeşitlendi” diyen Karamollaoğlu, “Bu dünyanın normları, standartları yeniden belirlenmek mecburiyetinde. Ama bu Hakk’a ve adalete dayalı bir sistem oluşturmadan olmaz. Bu ülkede yaşayanlar veya bu ülkeleri idare edenler her şey bizim için olsun kanaatine kapılırlarsa en büyük hatayı yapmış olurlar. Artık bu ülkede yaşayan bütün insanlar bütündür. Dünya’nın tamamında barışı tesis edemezsek, hiçbir yerde barış olmaz. Biz her ne kadar programa Türkiye’nin meseleleri ve çözüm yolları desek de bu sadece ülkemizin meselesi değil, biz bütün dünyanın problemlerini idrak etmek mecburiyetindeyiz. Biz Türkiye’yi dünyadan tecrit edemeyiz.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin meselelerinden en önemlisi toplumsal kamplaşmadır” ifadelerini kullanan Temel Karamollaoğlu, “Aynı ailenin içirensinde Saadetli de vardır, diğer partilere mensup insanlarda vardır. Ama bu düşman olduğumuz manasına gelmez. En fazla rakip olunabilir. Rekabet düşmanlık manasına gelmemelidir. İkincisi adalet mekanizmasının yozlaşmasıdır. Türk halkının yüzde 85’i adalete güvenmiyor. Adalete güven kalmadı. Sonra ekonomi darboğaza girdi çıkamıyoruz. İç borç 900 milyar liraya yaklaştı. Bunun dışında bütçeye konulan faiz 71,7 milyar TL. Bütçe’nin yüzde 10’undan fazlası faize gidiyor. Dış ticaret açığımız 77 milyar dolar. 15 senedir dış ticaret açığımız hiç kapanmadı, hiç artı vermedi. Gelir dağılımında korkunç adaletsizlik var. Asgari ücret hâlâ açlık sınırında… Böyle bir ekonomi yürütülemez, Türkiye’ye huzur getirilemez. İnsanlar borçlandıkları için bugünkü iktidara kendilerini mahkûm hissediyorlar. İktidar giderse ne yaparız diyorlar. Bunu ancak biz çözeriz, bunlar çözemezler” dedi.
“Eğitimi düzeltmek için sınav sistemlerini değiştirmekle uğraştılar” diyen Karamollaoğlu, “Bu uğraşlar neticesinde hiç müfredattan bahsetmediler. Eğitim müfredat demektir. Müfredatı çocuklara aktaracak vasıflı öğretmenler demektir. Onun için keşmekeş içerisindeler.” Şeklinde konuştu. Ekonomiye de değinen Karamollaoğlu, “Ekonominin en büyük sorunu işsizliktir. Şuan 3 milyondan fazla işsiz insan var. Ayrıca devlet desteği alan 1 milyondan fazla gizli işsiz var.” Diye konuştu. Afrin harekâtının haklılığına vurgu yapan Karamollaoğlu, “Her devlet sınırlarını tehdit eden unsurlara karşı önlem almalıdır. Ancak bunu iç siyaset haline getirilmesi doğru değildir” dedi.
Karamollaoglu partililere yaptigi konusmasinda sunlarida soyledi “Baris’in huzurun tesis edilebilmesi ülkemizin bugün içinde bulundugu sikintilardan kurtulmasi, bir taraftan ülkemizin sosyal ve manevi atmosferinin huzur verici olmasini temin etmek adaletin Kamil manada tesis edilmesini saglamak hedefimiz, öbür taraftan da insanlarimizin bütün ihtiyaçlarinin karsilanabildigi ekonomik yönden kalkinmis aç ve acigi olmayan insanlarin kendilerini geçindirebilecek rahat bir hayat seviyesine ulastiklari bir Türkiye istiyoruz. Tabi bu Türkiye’nin hangi Temeller üzerinde insa edilecegi de bizim programimizda söylemlerimizde ve geçmisle iktidar ortagi oldugumuz dönemlerde ortaya koydugumuz politikalarla çok rahat anlasilabilir oldugu kanaatindeyiz Tabii Avrupa dayiz Avrupa’da ya yillarca önce gelip yerlesmis vatandaslarimiz var bunun da tarihi 50 yili askin bir süreyi kapsiyor bu zaman zarfinda Buraya gelen vatandaslarimiz genelde çalismak is bulmak birtakim ihtiyaçlarini karsilayacak imkanlara kavusmak Arkasindan da memleketlerine dönmek için geldiler ancak buradaki kalis süreleri uzayinca ailelerini buraya getirmek mecburiyetinde kaldilar çocuklari burada egitim görmeye basladik dan sonra da bu hayata intibak ettiler ve bildiginiz gibi bugün milyonlarca insanimiz Avrupa’da yasiyor avrupalilarla birlikte bir hayat sürdürüyor bu ülkelere de içinde bulunduklari ülkelerde Elbette katki sagliyorlar kendilerini bir takim müspet maddi imkanlara da kavusmus oluyorlar.
Simdi bunlari bu kadar kisaca özetledigimiz zaman alt basliklarini açmak istersek Bazi konularin özellikle konulara açiklik getirme ihtiyaci oldugu kanaatindeyiz dünya 2. Cihan harbinden sonra karmasik bir döneme girdi. baslangiçta herkes savasin meydana getirdigi tahribati gördügü için huzur ariyordu. Adalet ariyordu kisitlanan fikir hürriyetlerinin üstesinden gelmek istiyordu. Bu sebeple bütün dünya ikinci cihan harbinin arkasindan bir takim prensiplerde de mutabik kalma ihtiyacini duydular. Bir defa Savas olmasin istediler bunun için aralarindaki ihtilaflarin ortadan kaldirilmasi gerekiyordu Aslinda Avrupa Birligi böyle bir misyon üzerine insa edildi. Demir kömür birligi ile baslayan ittifak bilahare ortak pazara arkasindan Avrupa Birligi’ne evrildi ve bugün filan Neredeyse Avrupa Birligi Birlesik Devletleri gibi bir olusum meydana geldi parlamentosu ile hükümetiyle devlet baskani ile kendi para birimiyle hatta kendi Silahli Kuvvetleri’nin alt yapisini olusturan bir takim adimlarla belli bir noktayi yakalamis bulunuyor buradaki temel Hedef barisin ve tesisi saglanmasi ayni zamanda insanlarin maddi ihtiyaçlarini karsilayarak huzurlu bir toplum olusturulmasiyla sanki yakalandi gibi gözüküyor ama insan tabiatinin bir seyi var Çok rahat olmak insanin huzura kavusmasi da yetmiyor birtakim arayislar içine giriyor. Insanlar bazen tepkisel tavirlar ortaya koyuyorlar Bu da ortami ister istemez bozuyor. Son zamanlarda Avrupa’da da bütün dünya da da karsilastigimiz Radikal akimlar Aslinda temelde bu arzularin depresmesi nin bir neticesi olarak ortaya çikiyor. Bir tarafta Müslümanlara karsi tepki dogabilir bir tarafta komünizme bilmem sosyalizme karsi tepki dogabilir bir tarafta tam tersi kapitalizme tepki dogabilir, irkçilik yükselip biz bu meseleleri daha iyi yapariz diyenler olabilir sebepler ne olursa olsun huzurdan rahatsizlik Duyan kesimler ortaya çikiyor. bu insan tabiatinin meydana getirdigi bir olusumdur diye düsünüyorum ben. Psikolojik analizleri baskalari farkli yapabilirler ancak Türkiye’de bu toplumun bir parçasi olma arzusunu duydu Avrupa Birligi’nin üyesi olmak için gayret gösterdi. 1958’den itibaren Aslinda bu çalismalar basladi diyebiliriz daha sonra Ankara anlasmasi ile bir mesafe katetti en son olarak gelgitlerin arkasindan 2004 yilindan sonra Avrupa birligi ile Türkiye arasinda yapilan görüsmeler neticesinde iltihak sürecinin Avrupa Birligi’ne katilim sürecinin baslamasina karar verildi birçok bahisler açildi su anda 30’dan fazla bahis açilmis durumda Ama Bütün bunlara ragmen 14 15 senelik gecmise baktigimizda sadece bir arpa boyu yol gidebildigimiz kanaatine geldik Bir bahis kafana bilgi digerlerini hiçbirisi kapanmadi Temel’de gördügümüz sikinti Burada su medeniyet anlayisi itibariyle Avrupa birligi ile bizim aramizda bir takim uyusmazliklar var bunu gözardi etmemiz yoksaymamiz mümkün degil Çünkü medeniyetler genelde inançlar üzerine insa edilir Avrupa Birligi Hristiyan Yahudi medeniyeti üzerine insa edilen bir topluluktur. Halbuki Türkiye Islam medeniyeti anlayisi üzerine insa edilmis bir topluluktur, bir ülkedir. Detay genel fikirlerde Hukukun üstünlügü insan haklarinin ne saygi gösterilmesi ekonomide isbirligi dis politikada çatisma çikmamasi için bir Dayanisma Genel prensipler olarak benimsenebilir ama defaya indigimizde farkliliklar kendiliginden ortaya çikacaktir bu farkliliklar bu güne kadar Türkiye’de en çok Avrupa Birligi’nin bu meseleye olumlu yaklasmamasi neticesinde bugünkü tikanmis duruma gelindi tabi benim bu söylediklerimi karsisinda fikir beyan edenler Elbette olacaktir Ama biz basta söyledigimiz prensiplerden dolayi Avrupa Birligi’nin illede bir üyesi olma mecburiyetinde degilsin Avrupa Birligi ve Türkiye ille de kendi ülkelerinden birisi haline getirme mecburiyetinde degil. Herkes Brüksel’de ne idare edilmek istemiyorsa bildigi kendi içinde Zaten farkli kanatlara sahip uzun yillar Avrupa Birligi içinde bulunan Ingiltere bildiginiz gibi bir senedir bir buçuk senedir yapilan bir referandum neticesinde Avrupa Birligi’nden ayrilma karari aldi ne manaya geliyor Ingiltere Avrupa Birligi’nden tamamiyle koptugu manasina gelmiyor birlikteliklerini çesitli faaliyetlerimiz müsteri faaliyetlerimizi devam edebilir ama ayri 2 entity olarak bu birlikteligimizi devam ettirelim dediler bizim mekan kanaatimiz Okey Biz Avrupa Birligi’nin her yönüyle Avrupa ile uyum saglam uyum saglamis bir ülke olmaktan çok ayricalikli Bir ortakligi gerçeklestirmemizi daha mantikli daha dogru olur kanaatindeyiz. Biz Illede Avrupa Birligi’nin kullandigi para birimi kullanmak mecburiyetinde kalma durumu degiliz Avrupa’nin bütün normlarini benimsemek noktasinda da hemfikir olmayabiliriz ama Avrupa birligi ile bir araya geliriz Ticaret yapariz ticaretimizi gelistiririz karsilikli yatirimlar yapariz altyapi hizmetleri ile teknolojide dayanisma içinde bulunuruz ve biraz önce ifade ettigim gibi hukukun üstünlügünü insan haklarina saygiyi özgürlükleri Mahsun özgürlükleri temel olur benim serin Bütün bunlar Tahtinda Biz yeni bir dönemin baslamasinin daha uygun olacagini kanaatini tasiyoruz basta bunu ifade etmeyi önemsedigim için söylüyorum ancak Avrupa Birligi olsun Bati olsun 2. cihan harbinden sonra savasin ne kadar tahrikler olabilecegini gördügü için özellikle de kitle imha silahlarinin kullanilmasi durumunda insanligin yok olma ihtimali bile dogdugu için bir daha savas çikmamak üzere bir takim adimlarin atilmasi ve ihtiyaç duydugu Sadece Avrupa Birligi degil bütün dünya Bundan dolayi da bir savas hukuku prensiplerini belirlediler Isviçre’de sonra insan haklarinin nasil korunacagi konusunda bir takim teatilerde bulundular adimlar attilar arkasindan Avrupa Insan Haklari mahkemelerini kurdular Hukukun üstünlügü nasil saglanacak Bu konuda da Lahey Adalet Divani kurulmus oldu yani bir altyapi olustu bizim prensibi itibariyle altyapiya itirazimiz yok prensibi itibariyle diyorum detayda bir takim farkli yaklasimlar olabilir Bunu da herkes Elbette baslangiçta kabul edilir etmeli Anamefkuneler ana idealler üzerinde mutabik kaldigi müddetçe Ama son zamanlardaki gelismeler sanki Avrupa Birligi’nden çok Amerika Birlesik Devletleri’nin bu mutabakatlari artik kendisi için Dunya da hâkimiyetini pekistirmesine engel olarak gördügüne sahit oluyoruz, bu da bize endiseye sevk ediyor güçlü büyük en güçlü silahlari olan bir ülke kendi ideallerinin baska ülkeler üzerinde bir takim firmasina sebebiyet verecek adimlar atmasini bir sahsen razi degil onun için de özellikle 11 eylül hadiselerin den sonra Amerika Birlesik Devletleri’nin dünyaya yaklasimini kesinlikle Tasvip etmiyoruz çünkü bütün dünyada kavgalarin temeline indiginiz zaman Neredeyse her yerde güzel özelliklede Islam ülkelerinin üzerinde oynanan oyunlara baktigimiz zaman Amerika’nin bir parmagi olduguna sahit oluyoruz afganistan’a gidin Ayni problem var iraka girin Suriye’ye bakin Misir’a bakin nereye giderseniz sudan olsun Yemen olsun Somali olsun her yerde adeta Müslümanlara karsi bir savas ilan edilmis ve Müslüman topluluklarin tahakküm altina alinmasini öngören bir yaklasim var gibi geliyor bize. Biz buna hic bir zaman sicak yaklasiyoruz Özellikle de Trampin Göreve gelmesinden itibaren Avrupa Birligi’nin birçok üyesi Amerika ile olan münasebetlerinde sikinti yasamaya basladi bu sadece Türkiye’ye veya Islam ülkelerine ait bir konu degil ben oradan dönüyorum kendi Memleketimize dünyada biz baris ve huzur istiyorsak Islam ülkelerinin kalkinmakta olan ülkelerin tamaminin ve özellikle de Türkiye nin ozelikle bu barisa ciddi katki saglayabilecegine inaniyorum. Türkiye’nin içinde bulunmayacagi bir girisim beklenilen neticeyi dogurmaz Çünkü bunu bir üstünlük vecibesi olarak degil gerek cografi konumu gerek Osmanli’dan itibaren Islam alemindeki bir görevim üstlerine babinda üzerinde bir sakin vecibeler oldugu kanaatindeyiz Avrupa’ya en yakin olan Avrupa ile en ciddi temaslari kuran yapabilen bir Bundan dolayi da Türkiye’nin omuzlarinda bir vecibe var Dünya barisinin saglanmasi kalkinmakta olan ülkelerin üzerindeki takvimlerin hafifletilmesi için Bundan dolayi de Türkiye’nin bizim kanaatimiz güçlü bir ülke haline gelmesinde zaruret var bunun için biz meseleleri ele aldigimizda ekonomik yönden Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarini karsilayacak ciddi yatirimlarla donanmis bir ülke haline gelmesini Prensip olarak benimsiyoruz milli gelirimizin Sadece sosyal amaçli yatirimlarla artmasi Türkiye’yi güçlendirmez. Bu vatani bazi müttefiklerimiz hosuna gitmeyebilir benim bu yaklasimin Yani bizim kalkmamiz Sanki karsilarindaki güçlü bir rakip çikiyormus çikmatemaulundeymis gibi gözükebilir ama bu bizim için olmazsa olmaz Bir husustur çünkü hiçbir ülke üretmeden Kalkinma halinde güç kazanamaz güçlü olmadan da ekonomik yönüyle Sanayi yönüyle teknoloji yönüyle dünyada etkili olmak mümkün degildir yani Avrupa’nin göbeginde bunu söylemek mecburiyetindeyim Çünkü ben bunu kendi Memleketimizde de söylüyorum Burada da bunu dillendirmek mecburiyetindeyim bu kalkinmada da ben Avrupa’nin Amerika’nin eger dostane munasebetler içinde devam edeceksek biz bu kalkinmaya destek veren verebilecekleri kanaatindeyim biz Ekonomik kalkinma dedigimiz zaman Türkiye’nin bütünüyle kalkinmasini her alaninda güçlü ve etkili hale gelmesini teknolojide hem kendimizi hem de dünyaya katki saglamasini milli gelirin adil bir sekilde dagilimini önemsiyoruz bu yönde de çalismalarimiz var Öbür taraftan Elbette alt sektörlere inecek degilim tarimda olsun sanayide olsun teknolojide olsun Türkiye’nin bu söyledigimiz hedefleri yakalayabilmesi ancak ekonomide çok ciddi prensiplerin uygulanmasina bugün takip edilen metodun degismesine önceliklerin degismesine ihtiyaci oldugu kanaatindeyim bu bir ikincisi Hukukun üstünlügüdur biz bunu önemsiyoruz Bundan dolayi da Türkiye’de bir sistem degisikligi yasandi bir referandum neticesinde bildiginiz gibi biz bunun mutlaka reforma edilmesinin ve ihtiyaç duyuyoruz Çünkü getirilen sistem ilerde otoriter bir rejime evrilme ihtimalini barindiriyor içinde bunun ülkede Baris Huzur ve hukukun üstünlügünü saglamada problemler dogurabilecegi endisesini tasiyoruz bunun içinde bir ülkede Eger huzur olacaksa adaletin tepsisini numarali mesele olarak görüyoruz Adalet bir kisinin bir zümrenin bir partinin tekeline birakilamayacak kadar önemli bir konudur Adalet ülkede Konsensus saglamasi ile teshis edilebilir Bunun için de biz bugünkü siyasi çalismalarimizda imkani bize verildigi takdirde Türkiye’nin bugünkü baskanlik sisteminin kuvvetler ayriligini saglayacak tarzda tanzimi edilmesine gerek gösterdigini ifade ediyoruz ve bize bir firsat verildiginde de bunu gerçeklestirecegimizi de taahhut ediyoruz. Biz dis politikada baslangiçtan beri her zaman bir takim prensipleri benimsedikleri önemli prensibimiz sahsiyetli bir dis politika izlemektir zamani ve zemine göre degisen sadece menfaatleri bizi önceleyen bir politikayi Biz Prensip olarak benim sevmiyor Elbette biz Türkiye olarak Kendi menfaatlerimize önem veririz, önem vermek mecburiyetindeyiz ancak biz kendi menfaatlerimizin baska ülkelerin menfaatleri ile çatistigi nokta gücümüz varsa ezer geçeriz mantiginda degiliz bizim menfaatlerimiz il diger ülkelerin menfaatleri ile çatistigi noktada uzlasmanin uzlasma Yollari’nin aranmasi gerektigine inaniyordu bu dünyada barisin tesisi içinde olmazsa olmaz bir sarttir maalesef bugüne kadar Özellikle bu tabiri belki bazi ülkeler hoslaniyorlar ama Emperyalist olarak tarif ve tavsiye edecegimiz ettigimiz ülkeler son zamanlarda Amerika bunlarin hepsini önüne geçti Bizim bir sey de bir konuda bir ülkede menfaatiniz varsa onlarin Fatih temin edecek gücünüz varsa o ülkede yasayan insanlarin da hayati bizim için önemli degildir yönetimlerde önemli degildir o ülkenin haklari da önemli degildir fatih uzun oldugu yerde gücümüz varsa gider Onu menfaati bizi zor ve elde ederiz prensibim karsisindayiz Bu mantikla dünyaya Baris gelmez ama bugün bir bu kadar net bir sekilde ifade ediyoruz Yarin gücümüz olur mu islerin birbirlerini dengelemesi gerektigine inaniyoruz Onun için biz genis bir kitlenin temsilcisi oldugumuz kanaatindeyiz bizi birileri görevlendirdigi için degil bu bizim tarihi bir misyonumuz olarak ortaya çikiyor diye bir düsünceye sahibiz tekrar söylüyorum bu bir tekebbür ifadesi degil Bu bir fark arayisinin Adalet arayisinin insanliga sayginin temin edilmesi arayisinin bir neticesi olarak çikiyor biz iste ?lkelerinin de bir parçasi oldugumuz Islam ülkelerinin de haklarinin korunmasi babinda geri kalmis tahakküm altinda bulundurmus Tabii kaynaklari yillarca Hatta belki asirlarca sömürülmüs ülkelerin menfaatlerinin korunmasi haklarinin korunmasini da bir vazife olarak görüyoruz dis politikamizin temeli bunun üzerine insa ediliyor Aslinda oturup konustugumuz zaman ben hiçbir siyasetçinin bizim bu ideallerimizi asiri görebilecegi kanaatinde degilim çünkü onlarin davet örgütlerine kullandiklari ifadelere baktigimiz zaman bizim söyledigimizi tekrar ediyorlar ama icraatlari ayni istikamette genis Bundan da endise duyuyorum Çünkü kavganin sebebi genelde menfaatlerin korunmasinda adalete riayet edilmemesinden kaynaklaniyor Tabii bizim kendi memleketimizin içinde sosyal konularda egitimde saglikta altyapi hizmetlerinden ekonomideki önceliklerin de farkli saatlerimiz ve düsüncelerimiz var bugün issizlik oldukça yogun maalesef dis ticaret dengesinde aleyhimize Bir açiklik var ve bu giderek büyüyor tarim gibi temel sektörlerde neredeyse disa bagli hale geliyoruz bunlari da mutlaka düzeltecek bir takim adimlari atmaya kendimize bir vecibe biliyoruz ortada bulunan ve oy verme hakki olan vatandaslarimiza ki bu yaklasik iki buçuk üç milyonluk bir seçmen kitlesini ilgilendiriyormus, görüslerimizi onlarla paylasmak Avrupa’da kurulu Saadet Partisi teskilatimizin bu istikamette vatandaslarimiza bulasik mesajlarimizi onlara iletmek için daha sistemli çalismalarini temin etmek üzere bu iki günlük çalismamiz Burada bugün sona erecek canli bir teskilatimiz ve bu teskilatimiz Avrupa’da bizim prensipleri bizi insanlarimiza daha güzel bir sekilde aktarirlar bunun neticesinde de önümüzdeki seçimlerde biz Türkiye’de bugüne kadar olandan çok daha farkli bir netice elde ederiz bizim hedefimiz iktidara gelmek bundan önceki seçimlere bakarak bizim gücümüzü ölçmenin zarari olmadigi kanaatini tasidigimiz da burada ifade etmek istiyorum Öyle bir kanaatim var ki su anda Türkiye’de sikinti çeken insanlarimiz isler ekonomik yönden ister sosyal yönden isterse bir takim hukuki sahalarda çekilen sikintilar yöneten bizi Ümit olarak gördükleri kanaatindeyiz bu teveccüh de her geçen gün artiyor Bundan dolayi biz parlamentoda güçlü bir grup olusturma degil dogrudan dogruya iktidar olmak için gayret gösteriyoruz Bu da bizim idealimiz bizim hedefimiz halkimizin teveccühü ile demokratik bir ortamda adalete riayet edildigi takdirde bunun saglanmasinin zor olmadigini düsünüyoruz Içinde bulundugumuz Avrupa’da Avrupa ülkelerinde de bizi iyi anlamalari gerektigine de isaret etmeden geçemeyecegim Biz Avrupa Birligi için veya Avrupa devletleri için kesinlikle bir tehdit degil aslinda bugün bütün Dünyanin içine sürüklendigi bu olumsuzluk girdabindan kurtulmanin reçetesi ve sahibiz bu kanaat bizde var Çünkü bizim Inancimiz fikirlerimiz düsün üyelerimiz ideallerimiz sadece bizim için degil bütün dünyada barisin tesisi için olmazsa olmaz diye bir kanaatimiz var Bu da ancak görüsmelerle konusmalarla çesitli konularda kendi fikirlerimizin gündeme getirilip müzakeresi ile anlasabilir anlasilabilecegini düsünüyoruz Ben bu sözlerle beni dinlediginiz için hepinize tesekkür ediyorum.”dedi.
Avrupada camilere yapilan saldirilar icin ne diyorsunuz? Sorusuna da cevap veren Karamollaoglu “Camilere yapilan saldirilara dikkat ettigimiz zaman bu 2000’lere yaklasiyor birkaç sene yeni çikti bu dogru bir gelisme degil bu noktada gösterilecek zaafiyet sadece ve sadece terörün artmasina vesile olur. ümit ediyorum ki Avrupa ülkeleri bu konuda bugüne kadar gösterdikleri birtakim zaaflarin üstesinden gelirler politikalarini degistirirler.”dedi.
Hollanda’nin ekol kulüplerinden Ajax’in alt yapisinda forma giyen 14 yasindaki Türk asilli Hollandali futbolcu Naci Ünüvar, her geçen gün artan performansi ile Hollanda’da gelecegin yildiz adaylari arasinda gösteriliyor.
Son olarak Ajax kulübünün düzenledigi ve dünyanin dört bir yanindan dev takimlarin alt yas kategorilerinin katildigi turnuvanin finalinde en degerli oyuncu seçilen Naci Ünüvar, ayni zamanda Ajax U17 – Juventus U17 arasinda oynanan final maçinda 2 gol birden atti.
“17 YASIMDA ARENA’YA ÇIKMAK ISTIYORUM”
Sporx haberine göre, turnuvada gösterdigi performansla yildizlasan 14 yasindaki yildiz adayi, gelecek planlari hakkinda konustu. Örnek aldigi futbolculari ve hayallerini açiklayan Türk futbolcu, “Hala yas grubum olan U15 takiminda oynuyorum. Ama U16 ve U17 takimlarinda da oynamaya basladim artik. 10 numara pozisyonunda oynamayi tercih ediyorum. Örnek aldigim iki futbolcu var. Biri Cristiano Ronaldo. Çünkü çok çalisiyor. Mentalitesi normal degil, çok güçlü. Onu izlemeyi çok seviyorum. Digeri ise Ajax’yan Donny van de Beek. Benim pozisyonumda oynuyor ve Ajax alt yapisindan yetisip A takima kadar çikti. Ben de çok siki çalisip A takima çikmak istiyorum. Umarim 17 yasimda Amsterdam Arena’da Ajax A takimi ile sahaya çikmis olurum.” diye konustu.
6 kez Hollanda U15 milli takim formasini giyen yildiz adayi futbolcu, her iki ayagini da kullanabiliyor.
8 YASINDA AJAX’A TRANSFER OLDU
Futbola, futbolcu olan babasini henüz 2 yasinda statta izleyerek baglanan 2003 dogumlu Naci, 4 yasinda futbola basladi. 4 sene Amsterdam’da amatör kulüplerde oynayan minik yildiz 8 yasina geldiginde Ajax tarafindan transfer edildi ve hala ayni takimda forma giyiyor.
AP Türkiye Raportörü Piri: Türkiye’nin AB’ye Üyelik Hayalini Daha Ne Kadar Sürdüreceğiz?
Varna’daki Türkiye-AB zirvesini yorumlayan Kati Piri, insan hakları ve düşünce özgürlüğüyle ilgili olumsuzluklara işaret ederek “Bu koşullarda hâlâ Türkiye’nin AB’ye üyelik seçeneği bulunduğu illüzyonunu daha ne kadar sürdüreceğiz?
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Kati Piri, insan hakları ve düşünce özgürlüğü konusunda yaşanan olumsuzluklara rağmen Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki görüşmelerin neden kesilmediğini anlayamadığını söyledi.
Hollandalı parlamenter, “Bu koşullarda hala Türkiye’nin AB’ye üyelik seçeneği bulunduğu illüzyonunu daha ne kadar sürdüreceğiz?” dedi.
Kati Piri, Hollanda Televizyonu’nda yayınlanan “Buitenhof” adlı programda, Türkiye ile AB arasında gerçekleşen Varna zirvesini değerlendirdi.
Piri, Türkiye’de özgürlükler konusunda yaşanan sıkıntılara işaret ederek, halen parlamenterlerin, gazetecilerin, hatta bazı AB vatandaşlarının cezaevinde olduğunu anımsattı.
AP Türkiye Raportörü, buna rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AB’ye üyelik hayali kurduğunu, AB Komisyonu’unun da Türkiye ile ilişkileri kesmeyerek bu hayali ayakta tuttuğunu savundu.
“Erdoğan’ın yaptığıyla söylediği, farklı gerçeklikler”
Hollandalı parlamenter, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söylediklerinin değil, yaptıklarının daha farklı bir gerçeklik gösterdiği anlatılmalı” dedi.
Piri’ye göre, AB’nin Türkiye konusunda çıkarları bulunuyor. Bu nedenle Brüksel yönetimi müzakere sürecinin başından beri Türkiye’yi Avrupa’ya yakınlaştırmak için çaba harcadı.
Ancak bu çabaya rağmen Türkiye-AB müzakerelerinin başından beri zor ilerlediğini söyleyen Kati Piri, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdiki duruma bakın, benim 10 meslektaşım hapiste. Dünyada gazetecilerin en çok hapiste oldugu 6. ülke. Darbe girişimi sonrası 150 bin kişi işten atıldı, 50 bin kişi tutuklandı. 2 hafta önce son bağımsız medya grubu Erdoğan’ın arkadaşı tarafından satın alındı. Gelecek yıl anayasa degişikligi yürürlüğe girecek ve Erdoğan’ın yetkileri daha da artacak.
“Benim sorum şu; bu koşullarda hala Türkiye”nin AB’ye üyelik seçeneği bulunduğu illüzyonunu daha ne kadar sürdüreceğiz?”
Sonucsuz kalan davalar sonrasinda Yargitaya tasinan davada Yargitay son noktayi koydu. Sosyal den odenek alanlar kurumun istegi dogrultusunda Turkiye de ki mal varliklarini sorusturabilmesi icin isteyecegi Kimlik numarasini vermek zorunda.
Sosyal Odenek Kurumu SVB tarafindan yargitaya tasinan dava, Hollanda da yasayan Turk ve Faslilar icin kotu sonuclandi. Hollanda da Odenek alan Turk ve Faslilar gerektiginde Kimlik numaralarini bra etmek zorundalar. Eger SVB nin istegi dogrultusunda kimlik numara ve bilgilerini vermeyen Turk ve Faslilarin odeneklerinin kesilmesi soz konusu.
Konu ile ilgili bir aciklama yapan SVB bu durumun Hollanda da haksiz yere odenek alanlari engellemek icin gerekli goruldugunu belirtti.
Hollanda Karayoluyla Gelen Sığınmacıları Geri Gönderecek
Hollanda, sadece hava ve deniz yoluyla doğrudan ülkeye giriş yapan sığınmacıların başvurularını işleme almaya, diğerlerini ise geldikleri ülkeye geri göndermeye hazırlanıyor.
Volkskrant gazetesine konuşan Sığınma ve Göç İşleri Bakanı Mark Harbers, sığınmacıları gönderecekleri komşu ülkeler Belçika ve Almanya’dan da aynı şekilde davranmalarını isteyeceklerini söyledi.
Harbers’e göre, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin bu uygulamayı hayata geçirmesi, sığınmacıları Avrupa’ya gitmekten vazgeçirecek.
Planla Avrupa ülkeleri arasındaki mülteci dağılımının dengelenmesi de amaçlanıyor.
Doğu Avrupa ülkelerinin mülteci kabülü konusunda işbirliğine karşı çıkması, AB içinde sıkıntıya yol açmıştı.
Bakan Harbers ise planları sayesinde Polonya ve Macaristan gibi Doğu Avrupa ülkelerinin de mülteci alabileceklerini söylüyor.
Plan Avrupa Komisyonu’na sunuldu Hollanda hükümeti, planını diğer Avrupa ülkeleri ile AB’nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu’nun göç ve vatandaşlıktan sorumlu komiseri Dimitris Avramopulos’a da sundu.
Güney Avrupa ülkelerinin bu ay Brüksel’de ele alınacak plana güçlü bir şekilde direnmeleri bekleniyor.
Çünkü planın, teknelerle en fazla mültecinin geldiği AB ülkeleri Yunanistan ve İtalya üzerindeki baskıyı artıracağı düşünülüyor.
Türkiye ile AB arasında imzalanan mültecilerin geri kabulü anlaşmasının mimarı olan Hollanda, bu modeli uzun vadede diğer ülkelerle de hayata geçirmeyi amaçlıyor.
AB yönetiminin de desteklediği model, Afrika, Orta Doğu ve Asya ülkelerindeki mültecilerin bulundukları bölgedeki kamplarda barındırılmasını amaçlıyor.
Hollanda: Kadın Göçmen İşçilere Yönelik Cinsel Taciz ‘Endişe Verici Boyutta’
Hollanda istihdam piyasasında kadın göçmen işçilere yönelik cinsel taciz olaylarının endişe verici biçimde arttığı açıklandı.
İşyerinde cinsel tacizin en büyük kurbanı ise, Polonyalı kadın işçiler.
Göçmen işçilerin haklarını savunan FairWork adlı örgütün araştırmasına göre, kadınların çoğu haklarını bilmediği için tacize sessiz kalıyor. Bu da, durumun daha kötüye gitmesine yol açıyor.
Hollanda Radyosu’na konuşan FairWork sözcüsü Francien Winsemius, korku ve utançtan dolayı birçok taciz olayının gizli kaldığını söylüyor.
Winsemius’a göre, kadınlar savunmasız oldukları ve işlerini kaybetmekten korktukları için, cinsel tacize karşı sessiz kalıyorlar.
Şu anda gıda endüstrisindeki cinsel taciz şikayetleri üzerine çalıştıklarını belirten sözcü, bunun buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu söylüyor.
FairWork’e göre göçmen işçiler genellikle kendilerini Hollanda’ya getiren kurum veya kuruluşa tamamen bağımlı
Konaklama ve ulaşımları iş bulma büroları tarafından sağlanan göçmen işçiler, Hollandaca bilmiyor ve pansiyon benzeri evlerde toplu halde kalıyorlar.
‘İşçiler haklarından habersiz’ Hollanda yasalarına göre, işverenler, çalışanları her türlü ayrımcılığa karşı koruyan güvenli bir çalışma ortamı sağlamakla yükümlü. Ancak FairWork, dil sorunu yaşayan işçilerin bu haklardan habersiz olduğunu belirtiyor.
İşyerinde cinsel tacizden çok az sayıda kadın çalışan şikayetçi olmuş. Onların ortak özelliği ise, Hollandalı bir partnere sahip olmaları ve onların teşvikiyle konuyu gündeme getirmeleri.
Francine Winsemius’a göre, Polonyalı kadınların anavatanlarında yetişme koşulları da, tacize sessiz kalmalarına neden oluyor.
FairWork sözcüsü, Polonya toplumunda kadınlara “kurban olma ve sorun yaratmama” anlayışının öğretildiğini belirterek, bu yüzden olumsuz davranışları kolayca sineye çektiklerini savunuyor.
FairWork, göçmen kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı işyerlerinin daha sıkı denetlenmesini istiyor.
Sosyal İşler Bakanlığı da, çalışanların kimliğini gizleyerek karşılaştıkları taciz olaylarını daha kolay bildirebilmelerine olanak sağlayan bir düzenleme üzerinde çalışıyor.